1940-1980 yılları arası İmam köy ekonomisi

Geçmişten Günümüze  İmamköy Ekonomisi (Tarıma Dayalı Ekonomi)

               

İmamköy’ün ekonomisi geçmişte tarıma dayalı idi. 1940-1960 yılları arasında İmamköy fasulyesi isim yapmış bir üründür. Nisan – Mayıs aylarında turfanda olarak çıkardı. Küçük arazilerden bile çuvallarca fasulye toplanır, öküz arabaları ile Aydın ve çevre ilçelerine   pazarlara götürülürdü. Hatta bu fasulye İstanbul’da bile tanınırdı. Toprakta bereket vardı. Köylü çalışkandı

             İmamköy’de yetiştirilen fasulye türleri şunlardır:

 1- İmamköy Yunan Fasulyesi: İnce, uzun, kılçıksız  fasulyedir. Şubat on beşten sonra dikilir Nisan ayında ürünler toplanmaya başlanır. Ömrü ve verimi birkaç haftadır. Eskiden İstanbulda bile manav  İmamköy fasulyesi diye bağırırmış, bunu eski yaşayanlar söyledi. İmamköy fasulyesinin ünü diğer şehirlerimizde de duyulmuştur.

2-Kara Fasulye: Bu da Nisan – Mayıs aylarında olur. Enli, beyaz, etli bir fasulyedir. Bu yunan fasulyesinden biraz daha sonra çıkar.

İmamköy’de  yetişen diğer sebzeler marul, maydanoz, biber , patlıcan v.b ürünler yetişir.

İmamköy’de yetişen  başlıca ün yapmış meyveler şunlardır:                                                                  

 İmamköy Erikleri:

 İmamköy Savran Eriğ: Bu erik çeşidi olgunlaşıncaya kadar  beyaz  biraz ekşi tuza bandırarak yemesi hoş olur. Sonra kırmızı tatlı bir hal alır.  Kompostosu da yapılır. Ekşi ile tatlı arası bir aroma olur. Suyunu içmesi çok güzeldir. Farklı bir lezzet

Bekiroğlu Eriği: Yeşil renklidir ekşi-tatlı arası bir tadı vardır. Haziran ayında sarı renk alır.

(Bekiroğlu): İri, yuvarlak, kısa saplı, kabuk açık yeşil renkli ve olgun meyve sarıdır. Çekirdek ete yapışık ve oldukça küçüktür. Papaz eriğinden 10-15 gün sonra hasat edilmesi uygundur.

İtalyan Eriği: Mayıs ayında meyvesi olur. Olgunlaşmış hali siyahtır.

                                                                 

 Ekşi Portakal: (Sıkmalık) Çok sulu olur. Nisan – Mayıs ayında tatlanır. Daha sonra bunlardan aşılama yoluyla Wastinton , Yafa, Finike, kan portakalı gibi portakal çeşitleri elde edilirdi. Aşı yapmada  köylülerimiz içinde yetişmiş Hasan Direk, Durmuş Karabulut, İsmail Karabulut ve İsmail Sarıaydın gibi pratikten yetişmiş uzman aşıcılar vardır.

Ekşi limon: Ekşi limon dememin sebebi, köyümüzde eskiden tatlı limon da yetişirdi. Şimdi 1 kişide var sanırım artık tatlı limon yok.

İmamköy Portakalları

Mısır (Darı): Mısırı ot olarak hayvanlara yeşil veya kuru olarak yedirirlerdi. (buna halk arasında sap da denir)

Taze olarak ocakta közlenir veya tencere içinde kaynatılırdı. Kurutulduğunda ise mısır taneleri içinde bulunan kevsekten (sobek) ayrılıp, değirmende öğütülerek mısır ekmeği yapılırdı. Mısır unundan yapılan ekmek, mayasız yapılırsa, adına bezleme denirdi. İçinden çıkan kevsek de ocakta yakıt olarak değerlendirilirdi.

Kurutulan mısır taneleri (darı) kırmızı ve büyük olursa uzun kış gecelerinde masallar anlatılırken ocakta kalbur içinde ateşte patlatılır, çerez olarak yenirdi.

Hatta mısır ( darı) üzerine köyde birçok tekerleme üretilmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir:

   Apa, budey, darı, anası goca garı

   Sarı darı, guru darı, neden sarı darı, guru darı, dayı bu darı

İmamköy Fasulyesi

İmamköy’de üretilen ürünler, komşu köylerde kargıdan (kamış) yapılan sepetlerin, keletirlerin içine toplanırdı. Sepetçilikte kullanılan kargı (saz, kamış) için söylenmiş ve anonimlenmiş şu tekerleme İmamköy halkı arasında ünlüdür:

İmamköy Yunan fasulyesi gargı sepette

İmamköy halkı, kendi avlusunda çalışmasının yanında, çapa yapmaya, ürün toplamaya giderek geçimini sağlardı. Bu ürünler yazın pamuk, kışın zeytindi. Daha sonraki yıllar Kocagür köyünden Mesut Tozkoparan’nın ovasına (Mesut Beylerin) pamuk çapasına veya zeytin toplamaya, Serçeköy’e Doğan Beylerin ovalarına yada başka ovalara darı kırmalara (bu darılar taze darı olarak İstanbul’a gönderilirdi) gidilmiştir. Gece 4-5 gibi gidilir, öğleden sonra dönülürdü.                                                                             

Hayvancılık: Köyde küçükbaş hayvancılık (kümes hayvancılığı) yapılırdı. 2-3 tane Modern tavuk çiftliği vardı. Muharrem Katırcı (Akkız Tavukhanesi’nin sahibi), Yüzbaşıoğlu Mehmet Tüker ve Nail Sabuncu modern kümesçilikle uğraşmışlar. Bunlardan ayrı, küçük kümeslerde hane halkının et ve yumurta ihtiyacını karşılamak için evlerinin bahçesinin bir köşesinde, telden veya kargıdan çit örerek kümes yapılırdı. Hindi üretimi tekti. Bunun tek meraklısı Devecioğlu Mustafa Yavaş’tır. Koyun, keçi üretimi gelişmemişti. Herkes kurbanlığını evde beslerdi.

 Büyükbaş hayvancılık yaygındı. İnekler, öküzler, genelde yem ile bakılmaz, otlatılırdı. Bu işi, hane halkından yaşlılar, çocuklar veya işi iyi bilen kişiler  sıtmaç  yapardı. Sıkmaçlar ( sıtmaçlar) , yevmiye ile inek keçi koyun bakarlardı. Kuru dere veya tarlalar mera olurdu. Büyükbaş hayvanlardan elde edilen süt, mandra veya büyük fabrikalara verilmez, yoğurt, kesik yapılırdı. Bu ürünler evde tüketilir, fazlası pazarda satılırdı.

Kurbanlar genelde evlerde beslenirdi. Pazardan alınmaz herkes kendi koyununu besler bayramda keserdi

 

Arıcılık köyde yaygın değildir. Arıcılıkla uğraşan ilk isim Hacı İbrahim KIRAN’ dır.

Köyde iki tane değirmen vardı. Bunlar, Hacı Yusuf’un su değirmeni, ve cereyanla  (elektrikle) çalışan Hacı amcanın resimdeki ateş değirmenidir. Bu değirmenlere, köyden ve çevre köylerden gelinir, mısır unu (Darı unu), buğdağ unu, arpa unu elde edilirdi. Çuvalı eşeğe yükleyenler, değirmene gelir, Bu da köye ayrı bir hava katardı. hareketlilik olurdu.

Ayrıca, köyde iki adet zeytinyağı fabrikası vardır. Bunlar, Mustafa Onbaşıların fabrikası (Evranos işletiyor)du. Şimdi bilmiyorum çalışıyor mu? ve Sabuncuların fabrikasıdır. Bu iki fabrika kurulmadan önce, kişiler, evlerde zeytinleri bekleterek yağ elde ederlermiş. Zeytin yağı üretilirken, ayıngaçtan çit örülürmüş, sonra zeytinler çuvallarca bu çit içindeki çukura dökülürmüş birkaç hafta sonra kabukları incelince özel teknelerde ayakta sıkılırmış, kalan posalı yağ da sabun olurmuş.  Bu posalı yağ içine kostik katılarak kazanda kaynatılırmış. Sabunlar kesik oluncaya kadar bekletilir içine defne yaprağı, itişah yaprağı atılarak kokulu sabun yapılırmış, teknelere dökülür sonra bıçakla kalıp kalıp kesilerek kolilere yerleştirilir veya selelere konurmuş. Evde, kullanılır, fazlası  da satılırmış.

HALICILIK

Köydeki tek halı dokuma tezgahı Isparta’dan köyümüze göç eden Hidayet DEMİRAY’a aitti. Evinde  kurduğu tezgahta  köy kızları el dokuma halısı yaparlardı.

KOOPERATIF

1978-1979 yıllarında İmamköy Tüketim Kooperatifi kurulmuş, bürosunu kahvelerin yanındaki ofiste işletmeye açmıştır. Fakat süreklilik sağlanamamış olduğundan kapatılmıştır.

İMAMKÖY DİKİŞ NAKIŞ KURSU

           İmamköy’de dikiş nakış kursu ilk defa 1960-70 yılında Kocagür köyünde açılmıştır. Daha sonra belirli aralıklarla tekrarlanmıştır. Bu kurslara genç kızlar, gelinler  giderek el becerilerini geliştirmiş terzilik, oya ve nakış işleri öğrenmişlerdir. Buradan yapmış oldukları beceri ile çeyizlerini yapmışlar. ilk açılan kurslardan bu mesleği yapan köyümüzden Semiha KIBRISLI (İçözlü) uzun yıllar terzilik yapmış maddi olarak geçim sağlamıştır. 1978-1980 yıllarında yine kurs açılmış birçok kişi kurslara katılmıştır. Bu kurslar belirli aralıklarla açılmıştır. Daha sonraki yıllarda bir dönem yemek ve hamur işleri kursu açılmıştır. 2017-2020 yılları arasında  cami avlusundaki kuran kursu binasında İmamköy bayan  kuran  açılmış  bayanlar kuran ve dini bilgiler öğrenmişlerdir. Köyümüzde erkeklere ait hiç kurs açılmamıştır. (Arıcılık, Hayvancılık, Aşıcılık, Seracılık )gibi

Köyümüz ekonomisine canlılık veren etmenler

Köyümüz halkından Hacı Kadriye UYAR  eski Cumartesi pazarında ürünlerini pazarlarken

Büyükbaş hayvanlardan olan öküzlerden, arkalarına öküz arabası konularak taşımacılıkta yararlanıldığı gibi çift sürerek yevmiye ile para kazanmak için de bu hayvanlardan yararlanılmıştır. Foğf: Durmuş KARABULUT, Mustafa  ATAY

 

Taşımacılıkta kullanılan araba

Hazırlayan : Nermin KARABULUT

Yorumlar kapalı.

error: İçerik korumalıdır!